24 Nisan 2023
24 Nisan 1915’de yayınlanan genelge üzerine yüzlerce Ermeni entelektüelin ve gazetecinin tutuklanmasıyla başlayan Ermeni Soykırımı, takibinde çıkarılan Tehcir Kanunu’yla daha önce öngörülmemiş bir vahşet raddesine ulaştı. Bu yadsınamaz zorunlu sürgün ve imha faaliyeti, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Balkan Harbi sonrasında benimsediği Türkçü etnisite mühendisliği siyasetinin en acımasız ürünüydü. Fakat, her şeyden önce soykırım hukuki bir kavramdır. Türkiye vatandaşlarına ise, cumhuriyetin ilanından bu yana Türk iç ve bilhassa dış siyasetini, Türk-Ermeni ilişkilerini ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin diğer bütün azınlık gruplarına yönelik tavrını büyük ölçüde şekillendiren bu soykırım gerçeğine karşılık çok kritik bir görev düşmektedir. Hukukun ve demokrasinin üstünlüğünü arzulayan her bireyin devletin tarihsel ve kurumsal kimliği içerisinde kök salmış bu inkârcı siyaset karşısında geçmiş suçlarla yüzleşme ve hesaplaşma talebinde ısrarcı olması, “Dünya üzerinde bir daha soykırım ve inkar yaptırımsız kalmayacak.” mesajını vermek adına büyük bir önem teşkil etmektedir. Nitekim, geçmişle yüzleşmek […]
17 Mart 2023
16 Mart 1988’de Irak Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları içerisinde bulunan Halepçe (Halabja) kentine modern tarihin en kanlı kimyasal saldırısı olarak anılan bir zehirli gaz saldırısı düzenlendi. Bu imha operasyonu, Ulusararası Adalet Divanı ve Avrupa Birliği gibi uluslararası yapıların Güney Kürdistan Kürtlerine yönelik bir soykırım olarak adlandırdığı El-Enfal “arabizasyon” Harekatı’nın doruğu olmakla birlikte, Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak Rejimi’nin sistematik terörünü de uluslararası kamuoyuna teşhir etti. En az 5000 masumun vahşet içinde can verdiği Halepçe’de, 1993 Kimyasal Silahlar Sözleşmesi tarafından geliştirilmesi, üretimi, stoklanması ve büyük ölçekli kullanımı yasaklanmış hardal gazı ve bir çeşit sinir gazı kullanılmıştı. Saldırının ardından 35 sene geçmesine rağmen, bölgedeki Irak Kürtleri günümüzde dahi kimyasallardan ve bu maddelerin solunumundan kaynaklandığı tespit edilen envai çeşit sağlık problemeri ile karşı karşıya. Gerek saldırının hemen ardında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Saddam’ın etnik temizleme terörüne karşı etkisizliği, gerekse uluslararası kamuoyunun halihazırda Kürtlerin can […]
19 Ocak 2023
Hrant Dink, sadece bir gazeteci değildir. O, bir yandan kan temelli Türk üst kimliğini geniş kitlelere empoze edenlere karşı direnişin, diğer yandan ise başta “Agos” olmak üzere çeşitli yayın kuruluşlarında yazdığı ufuk açıcı yazılarla Ermeni aidiyetinin onursal bir simgesidir. Dink’in hayatı boyunca temas ettiği ve eleştirdiği epey kırılgan toplumsal ve etno-kültürel ayrışma noktaları birilerini hayli öfkelendirmiş olsa gerek ki, onca dava, mahkeme, ve hapis cezalarından sonra bile onu susturmanın yegane yolunu suikastta bulmuşlar, tarihe korkaklıklarından başka bir şey bırakmamışlardır. Nitekim, suikastından 16 yıl geçmesine rağmen Dink’in fikirsel olarak temsil ettiği “karşılıklı iki halkın onurunu gözeten empatik bir üslupla” diyalog amacının destekçileri, atılan kurşunlara ve bütün hukuksuzluklara karşın hâlâ “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz” demekte, bu birlikteliği vurgulayan herkesle aynı safta olduklarını gururla beyan etmektedirler. Birlikte Yaşam İçin Berlin İnisiyatifi de cesurca sürdürülmekte olan bu barış ve geçmişle yüzleşme mücadelesinin en önemli entelektüellerinden […]
28 Aralık 2022
Roboski Katliamı üzerinden 11 sene geçti. Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş uçakları tarafından 17’si çocuk 34 kişi usulsüzce ve vahşice 11 sene önce katledildi. Ve 11 senedir ne Ankara yönetimi saldırıda kasıt olmadığı iddiasından vazgeçip sorumluluk üstlendi, ne de bombardıman emrini veren ve infaz edenler yargılandı. 11 Haziran 2013’te dosya hakkında “taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı” verilen görevsizlik kararı ve ardından Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından verilen takipsizlik kararı, Roboski kurbanlarının çalınan hayatları ve yakınlarının adalet çağrılarının Türk devletince resmen manasız olduğunu gün yüzüne çıkarmıştı. Bu sebeple, devletin tarihsel süreci boyunca askeriyeyi yücelten bu ideolojisi, TSK’yi işlediği suçların çapından ve şiddetinden bağımsız olarak her durumda masum ilan etmeye devam ediyor. Roboski Katliamında “kimlik tespiti yapmanın imkânsız olduğu” belirtilen ve dolayısıyla katledilen 34 köylünün teröristlerden ayırt edilemediklerinin ima edildiği gerekçelendirme ise Türk devletinin kendi vatandaşlarını keyfi […]
25 Aralık 2022
23 Aralık 2022 tarihinde Paris Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne ırkçı ve vahşet dolu bir saldırı gerçekleştirildi. Paris Savcısı yaptığı açıklamada 69 yaşındaki Fransız saldırganın bir yıl önce Paris’teki bir göçmen kampına düzenlenen bir saldırı nedeniyle yargılanmayı beklerken kısa süre önce gözaltından serbest bırakıldığını belirtti. Bunun yanı sıra zanlı, 2016 yılında silahla şiddet eylemlerinde bulunmaktan hüküm giymiş ve temyize başvurmuştu. France Info’nun yaptığı habere göre, zanlı Cuma günkü saldırıdan sonra gözaltı sırasında bir polis memuruna açıkça ırkçı olduğunu belirtti ve Kürt Kültür Merkezi’ni bilinçli olarak hedef aldığını itiraf etti. 3 kişinin hayata göz yumduğu ve 5 kişinin yaralandığı bu faşist saldırı, yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan Kürtlerin can güvenliğinin Avrupa’da dahi tam olarak temin edilmediğinin bir göstergesidir. Geçmişte Kürtlerin bilhassa sadece Paris’te maruz bırakıldıkları sürgünler, suikastlar ve türlü ırkçı saldırıların da ışığında, Fransız makamlarının dünyanın her yerine dağılmış Kürtlerin ve Anadolu […]
11 Ekim 2022
Tarih 10 Ekim, 2015… AKP hükümetinin Suriye’deki iç savaşa müdahil olmasından sonra DİSK, Türk Tabipleri Birliği ve HDP gibi pek çok siyasal ve toplumsal örgütün yanı sıra muhtelif siyasetçilerin ve savaş karşıtı aktivistlerin müştereken kurduğu Barış Bloku’nun çağrısı üzerine Ankara Garı önünde “Emek, Barış, Demokrasi Mitingi” düzenleniyordu. İŞİD-AKP ittifakı sonucunda Çözüm Süreci’nin ani bir çıkmaza girip başarısız olmasının ardından protestocular, silahların susturulup, çatışmasız bir ortamın oluşturulması çağrısında bulunuyordu. Saat 10:04’ü gösterdiğinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin en vahşi terör saldırısı olarak tarihe geçecek bir canlı bomba saldırısı gerçekleşti. 103 barış destekçisi vatandaş hayata gözlerini yumdu. 1 Kasım Genel Seçimlerinin ışığında gerçekleşen bu lanet saldırının failleri AKP hükümeti tarafından örtbas edilmeye çalışıldı. Fakat gar saldırısının Suruç Saldırısı ile benzerliği şüphesiz İŞİD’in ve dolaylı yoldan AKP’nin dahiliyetine işaret ediyordu. Tarih 10 Ekim, 2022… Saldırı üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen ülke güvenliğini sağlamakla yükümlü olan devlet, […]